Deve, yörüğün kamyonudur.
Yörük deveye taşıtmıştır, ununu, tuzunu, bezini, kazanını, tenceresini, topan tasını, tavasını, çomçasını, yayığını, bişeğini. Her şeyini ve hayatını.
Yürüme üzerine kurduğu ekonomisini, deveye yükleyip taşımıştır.
Bu yaşamda devesi olmayan ölü, az olan da rezil demektir. Devesi çok olan ise saltanat sürer. Sıkıntı çekmez.
Yürüyen yaşamda son derece önemli olan deve, bu insanlar arasında diğer hayvanlara göre, ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Onun bakımı, göç sırasında süslenmesi, gereksiniminden öte başlı başına bir zevktir.
Devenin sırtına vurulan 'havut' keçenin en iyisi ile kaplanır. Üzerine boncuklar dizilir. Havutun üzerindeki yüklemede işe yarayan ağaç parçalar, ustası tarafından yapılır. Devenin yuları, özenle dokunmuş olukmalardan dikilir. Yuların üzeri işlemelerle ve inciler boncuklarla süslenir.
Bu duygulu hayvana takılan çanın önemi çok büyüktür. Bir deveye bir kaç tane çan takılır. Gümbürdekler, orta çanlar ve ziller gibi. Yanaklara değişik tonlarda ses veren ziller takılır. En çok süslenen deve, katarda önde olur.
Deve çanının alınması titizlik ister. Özellikle son zamanlarda Amasya gümbürdekleri ilgi gördüğünden o çanlar alınırdı. Çancılar pazarlama yapmak üzere gerek tiğinde yörüğün yaylasına kadar gelirlerdi. Böyle durumlar da kadınlar bile özene bezene çan beğenirlerdi. Çan, o zamanın geçer akçesi olduğu için, şehirlerin hepsinde dükkanların önlerine asılmış olarak satılırdı. Çan almaya giden kişi, diğer komşuların devesindeki çanlardan ayrı öten, ses çıkaran çan alırdı. Bu konuda yanılmazdı. Çünki alışıktı. Büyük çanlar hataplara, ziller yanaklara takılır. Deve yüklenip, çanları, zilleri takılıp yola düşüldüğünde bir müzik gibi ses verir. Ayrıca değişik değişik renkte kilimler örtülünce çan sesleri ile birlikte çok güzel bir tablo çıkar ortaya.
Deve katarını çekmenin de ayrı bir önemi vardı. Katarı, evin en güzel gelini çeker. Gelin, o gün yeni baştan süslenir. Zülüfleri taranır, ala dolamasını giyer, tepeliğinin altınları, çekinin altından parlar. Dirhem kuşağını kuşanır, fermanasını giyer ve kolunda yün burması ve kirmeni ile salına salına katarı çeker. Ama bir başka katarın gelini ile karşılaşmak gerekirse kirmeni bırakır. Deve çekme işi, yörükler arasında bir bakıma yarıştır.
Halk arasında 'Yok Devenin Nalı', 'Derdinde Olmayan Deveyi Görmez', gibi deyimler yeri gelince söylenir. Yer yüzünün en iri hayvanı olan deve çıplak ayakla basar yere. Yarım ton kadar yükü bana mısın demeden taşıyan deveye öyle at gibi, eşek gibi nal çakılmaz. O, nazlı hayvana yanlış yakıştırılmış bir değimdir bu. Derdinde olmayan deveyi görmez sözü ise, kafası başka bir olaya takılı insanın önündeki koca hayvanı görmeyişi anlamına gelen bu söz de develi bir atasözüdür.
Derler ki;
Deveye sormuşlar:
- İnişi mi seversin yokuşu mu?
Deve;
- Düz yol gözüne mi batıyor.
Devenin kini de çok önemlidir. Bir olaya kızarsa kin tutar. Böyle durumlarda kin tuttuğu şey yıllar sonra karşısına çıkınca hatırlar ve öcünü almaya kalkışır. Deve, eğitime açık bir yaratıktır. Onu eğiterek güreştirirler. Bu spor dalı günümüzde bile sürmektedir.
Deve Türleri :
Devenin başlıca üç ana türü vardır. Türü ne olursa olsun yavrusuna 'Köşek' denir.
1- Yoz deve
2. Tülü (tüylü) deve
3. Buhur
Yoz devenin dişisine 'Daylak' erkeğine 'Kirinci' denir. Bu türün biraz arı olanına 'Lök' adı verilir.
Tülü devenin dişisine 'Maya' erkeğine de 'Beserek' derler. Tülü, deve tüylü olur. Kafası büyük, dizleri iri, kemiklidir. Tülü deve arı deve sayılır.
Buhur, çift hörküçlüdür. Kıyılıp da yük vurulmaz. Hörgücü yağ olduğu için yük vurulursa yanlara devrilir. Döl almak üzere yörüklerin beslediği deve türüdür.
Deve köşeğini doğurduğunda yörükler 'deve bodladı' derler .
Kısrak doğurduğunda da 'kulunladı' kunladı derler. Bu yavruya 'kulun' denir.
Devenin yüklenmesi ustalık ister. Yörük olmayan deveyi yükleyemez. Deve önce çökerilir. Buna ıhkırma denir. Yuları aşağı asılınarak.. Ihr..ıhr denilince deve sallana sallana önce ön ayaklarını dizlerinden kırarak çökmeye başlar. Ardından tümüyle çöker. Yük bu durumda yüklenir. Bunun için iki kişi yükü çuvallar içinde olmak üzere devenin iki yanına koyar. Sonra her iki çuvalda aynı anda bir kaç kişi tarafından kaldırılır ve çuvallar karşılıklı olarak çuval kulplarıyla birbirine geçirilerek hataplara bağlanır. Böylece deve yüklenmiş olur. Öteki develer de yüklenince sırayla kaldırılır. Baş deve önde olmak üzere birbirine sırayla eklenir. Yani bir devenin yuları öndekinin yüküne bağlanarak katar kurulmuş olur. Artık deve ile taşımacılığa başlanabilir.
Kaynak: Ali TANYILDIZ-HONAMLI YÖRÜKLERİ |